Blumia Nervoza Nedir?

Bulimia Nervoza; yeme bozukluğu başlığı altında yer alan psikayatrik bir hastalıktır. Bu hastalığı anlayabilmemiz için önce yeme bozukluğunun ne anlama geldiğini bilmemiz çok önemlidir.

Yeme bozukluğu çok uzun süredir bilinmesine karşın, özellikle günümüzde daha fazla görülmeye başlanmış psikiyatrik bir hastalıktır. Araştırmalar sonucunda son on yılda özellikle batı ülkelerinde yeme bozukluğunun giderek arttığı gözlemlenmiştir (Gürdal, 1999).

Beslenme davranışı; yaşanılan coğrafya, sosyakültürel ögeler, ebeveyn tutumları gibi birçok etken ile etkileşim halindedir. Beslenme, insanlığın en büyük ihtiyaçlarının başında gelir. Bu davranış, saplantı haline getirilirse ciddi fizyolojik ve ruhsal hasarlar meydana çıkabilir  (Erbay ve Seçkin, 2016).

Yeme bozuklukları, yeme eyleminin ciddi hasar aldığı tanı grubudur.  Bu grubun içinde en çok görülen tanı grubu anoreksiya nevroza ve bulimiya nevrozadır. Fiziksel, ruhsal ve bedensel sağlığı ciddi şekilde tehdit edebilirler.

Blumia Nervoza (Blumiya)

Bulimia Nervoza

 Bulimiya nervoza, basit olarak kişide ataklar halinde yemek yeme dönemlerinin olması şeklinde açıklanabilir. Kişi normal şartlarda yiyemeyeceği yemeği çok kısa bir zaman diliminde tüketir. O anda doyma duygusu yokmuş gibi ve kendisini denetleyemeyecekmiş gibi bir ruh hali içine girer. Aynı zamanda kişi bu durumu dengeleyecek davranışlarda bulunur; çünkü kilosuna önem verir ve kilosunun fazla olmasını istemez; kendini sürekli beden algısıyla değerlendirir. Müsil kullanımı, aşırı fiziksel hareket, kendisini uzun süre aç bırakmak, kendini kusturmak kişinin kalori alımına engel olmak için yaptığı eylemlerdendir (Erbay ve Seçkin, 2016).

  Bulimiya nervozanın iki tipi vardır. Bunlardan birincisi çıkartma olan tiptir. Çıkartma olan tipte kişi tıkınırcasına yemek yedikten sonra boğazına parmağını değdirip kendini kusturmaktadır. İkincisi çıkartma olmayan tiptir. Bu tipte ise kusturma hariç bütün dengeleyici davranışların varlığı söz konusudur (Erbay ve Seçkin, 2016).

Çıkartma tipinin en belirgin fizyolojik komplikasyonları kusturma davranışı yüzünden işaret ve orta parmakta oluşan deri döküntüleri ve nasır oluşumudur. Genel olarak bulumik kişilerde sıvı kaybı çok fazladır bu nedenle vücudun elektrolit düzeyinde dengesizlikler oluşur ve bu kalp yetmezliğine kadar gidebilmektedir. Mide, yemek borusu ve dişlere ciddi zararlar vermektedir. Saç dökülmesi, depresyon, cinsel isteksizlik gibi birçok komplikasyon söz konusudur. (Erbay ve Seçkin, 2016).

Bulimiya (Bulimia) Nervoza Sebepleri

Bulimiya (Bulimia) Nervoza Sebepleri

Buluğ çağı farklılaşan hormonlar, beyin fonksiyonlarının değişmesi, yaşam koşullarının değişimi, rol değişimi gibi faktörler yeme bozuklukları oluşumu açısından öne çıkan sebeplerdir. Yeme bozukluğu oranlarına bakıldığında kadınlarda görülme olasılığı erkeklere kıyasla daha yüksektir. Günümüzde vücut geliştirme ve zayıf olma arzusu içinde olmaları sebebi ile erkeklerde de görülme oranı giderek artmaktadır (Erbay ve Seçkin , 2016).

Epidemiyolojik bulguların kültürel farklar açısından bakıldığında batılı toplumlarda daha çok görüldüğü saptanmıştır; fakat epidemiyolojik araştırmalar tek bir  topluma ve ekonomik düzeye ait olmadığını düşündürmektedir (Erbay ve Seçkin, 2016).

Ebeveynlerin aşırı korumasının yeme davranışı üzerinde etkisi olabileceğine inanılmaktadır. Ebeveynlerin aşırı korumacılığı nedeniyle çocuğun özel bir düşünce sistemi geliştirdiği, daha şüpheci hale geldiği, başkalarının kendini kullandığını düşündüğü ve baş etme becerilerini gösteremediği düşünülür. Dönemin başında aşırı koruma başlıca sebebidir. Çocuklarda bu inanç modeli daha sonra bulimik davranışın gelişmesine yardımcı olabilir (Meyer ve Gillings, 2004).

 Bulimia Nevroza olan hastaların önemli bir kısmında bulunan güvensiz bağlanma duygusuna bireysel bir yatkınlık eşlik ettiğinde yeme bozukluğu belirtileri ortaya çıkar. Görülen semptomlar, iç çatışmalar veya kayıpların dışsal anlamıyla başa çıkmaya, kontrol ve bağımsızlık ihtiyacını gerçekleştirmeye hizmet eder. Çocuk yetiştirirken ütopik ama ideal ve cesaretlendirici bir yaklaşım önerilir. Bu yaklaşımda, ebeveynler çocuklarıyla olan ilişkilerinde onları olduğu gibi kabul etmeli, güvenli ve destekleyici bir ortam sağlamalı; sorunlu çocuğu bekleyebilmeli ve öğrenme stratejileri uygulamalıdır. Bu yaklaşım çocuğun; duyum, motor, bilişsel ve dil becerilerini, kendine güvenini, öz saygısını geliştirmesine, hayal kırıklığıyla başa çıkmasına yardımcı olmalıdır.

Teşvik, modelleme, duygusal ifade, sınırlar koyma, sonuçları gözden geçirmeyi öğretme ve çocuğun affını düzenlemek, empati göstermek, ahlaki değerleri öğrenmek, sosyal davranışları geliştirmek de ebeveynlerin görevidir. Bu noktalara dikkate etmek, ilişkiyi takdir etmelerini ve duygusal deneyim kazanmalarını kolaylaştırır. Bu nedenle, bir çocuğun bakım verenle kurduğu güvenli ilişkinin Blumia Nevroza’nın önlenmesinde önemli olduğu varsayılabilir.

Blumia Nervoza Terapi Yaklaşımları

Blumia Nervoza Terapi Yaklaşımları

Bulimia Nevroza olan hastaların tedavisinde en zor sorun, hastanın ve ailesinin kilosuna odaklanan yaklaşımıyla ilgilidir. Bu hastalarla tedavinin amacı, hastanın Bulimia Nevroza’nın semptomlarını tamamen ortadan kaldırmak değil; hastanın yakın bir ilişki sürdürmesini ve hayal kırıklığına toleranslı olmasını sağlamaktır. Bulumik hastalarda terapötik ilişkinin amacı, güvenli bir iç dünya ve güvene dayalı bir ortam yaratmak olmalıdır (Hochdorf, Latzer, Canetti ve Bachar,  2005).

Hastanın kendi adına konuşma yeteneğini geliştirmesi için kendine güven ve rahatlık duygusu tesis edilmelidir. Çünkü; rekabet, kıskançlık, üzüntü, yalnızlık, korku, endişe; bazen mutluluk ve heyecan, yeme bozukluğunun ana yollarından biri olan Bulimia Nevroza belirtileri olarak ortaya çıkabilir. Bu semptomlardan kaçınmak, kişinin duyguları hakkında konuşmasına izin vermekten geçmektedir.

Bireysel psikoterapinin yanı sıra özellikle yeme bozukluğu olan ergen hastalar ve aileleri için aileye bağlanma kalıplarının, düşüncelerinin ve kurallarının sözelleştirme yoluyla değiştirilebildiği aile terapisi de önerilir (Hochdorf, Latzer, Canetti ve Bachar,  2005).

Aile terapisinde yaygın olan iki tür olumsuz karşı aktarım vardır. Birincisi, aile suçu ve gencin kontrol edemediği çaresiz, muhtaç ve depresif duyguları ile özdeşleşerek genci kurtarma çabasıdır. Diğeri ise aile ile özdeşleşerek içinde yaşadığımız kültürü suçlamaktır. Bir terapistin görevi, her iki tarafın da ömür boyu sürecek bir bağa ihtiyaç duyduklarını anlamalarına yardımcı olmaktır. Ayrılık, aşk, hayal kırıklığı ve öfke gibi duyguların yanı sıra bağlanma da harekete geçirilmelidir. Terapistle sıcak ve empatik bir etkileşimin daha güvenli bir bağlanma stili geliştirmeye yardımcı olduğuna inanılmaktadır. Ebeveynler terapistle iyi iletişim kurduklarını hissederse, bu duygu çocuğa aktarılır.

Aileler terapiye dahil edildiklerini ve desteklendiklerini gördüklerinde, suçluluk ve güvensizlik duygularını bırakabilir, güçlü yanlarını ve yeteneklerini fark ederek otorite kazanabilirler ( Hochdorf, Latzer, Canetti ve Bachar,  2005).

Tamara Rana Yıldırım
Klinik Psikolog

KAYNAKÇA

Erbay, L. G., & Seçkin, Y. (2016). Yeme bozuklukları. Güncel Gastroenteroloji Dergisi20(4), 473-477.

Meyer, C., & Gillings, K. (2004). Parental bonding and bulimic psychopathology: The mediating role of mistrust/abuse beliefs. International Journal of Eating Disorders35(2), 229-233.

 Hochdorf, Z., Latzer, Y., Canetti, L., & Bachar, E. (2005). Attachment styles and attraction to death: Diversities among eating disorder patients. The American Journal of Family Therapy33(3), 237-252.