Çözüm odaklı terapi

Kısa süreli çözüm odaklı terapinin kurucusu olan Steve de Shazer, nelerin daha iyi olduğunu konuşmanın oturumlarda danışanların kendilerini daha iyi tanımalarına ve daha iyi hissetmelerine yardımcı olduğunu gözlemledi. Diğer oturumlarda ise danışanların daha iyi giden durumlara odaklanarak oturumlara kendilerini daha iyi hissederek geldiklerini fark etti. İlk oturumdan danışanların kendilerini daha iyi hissetmelerinin önemli ve büyük bir adım olduğunu düşünmeye başladı.

Depresyon çözüm

Bu gözlemlerden sonra deShazer oturumlarda problemi daha detaylı konuşmaktansa çözüme odaklanmanın daha iyi olacağını fark etti. Böylece danışanlar daha kısa süre içerisinde hedeflerine ulaştı.

Kısa süreli terapi, hem çocuklarla hem de yetişkinlerle yapılan bir terapi çeşididir. Terapinin temel felsefesi “Bozulmadıysa tamir etme” anlayışıdır. Danışanlar için sorun teşkil etmeyen durumlar terapide gündeme getirilmez, böylece süreci yöneten asıl kişi danışan olur. Psikolojik danışman kendi aklındaki hipoteze gitmek yerine danışanın problem olarak adlandırdığı duruma yönelik çözüm önerilerini analiz eder.

Evimdekipsikolog-terapi

Oturumlarda ikinci kural ise “Önce neyin işe yaradığını anla ve sonra onu daha çok yap”tır. Her danışan kendi yaşamının uzmanıdır. Her danışan kendi yaşamını psikolojik danışmandan daha iyi bilmektedir. Böylece kendisine nelerin daha iyi geldiğine yönelik aklında bir şema vardır. Bu şemadan yola çıkarak değişim sürecinde işe yaramayan şeyler gündeme getirilmez. Böylece danışanın çözüme daha hızlı ulaşmasına yardımcı olur. Bu aşamada ev ödevleriyle danışanın iyi giden durumlara daha çok odaklanması sağlanır. Büyük resme bakıldığında danışanlar kendileri için iyi giden şeyleri görmeme eğilimindedir. Ne de olsa yaşamın her anı problemlerle devam etmez, problemin ortaya çıkmadığı, danışanın kendini iyi hissettiği anlar mutlaka vardır. İnsanlar başarılarını tekrarladıkları takdirde kendilerine olan güveni artar ve problemin üstesinden daha kolay gelebilirler.

Evimdekipsikolog-gramofon

Üçüncü kural ise “Eğer çalışmıyorsa, tekrar denemeyin”dir. Eğer ki danışan problemle daha önceden mücadele ederken yollar denediyse, bu yollar kişiyi çözüme ulaştırmadıysa, bunların tekrardan denenmesine gerek yoktur. Bu yaklaşımı ise şu örnekle desteklemektedir; İnsanlar cüzdanlarını ya da anahtarlarını koydukları yerleri bazen unuturlar ya da kaybedebilirler. Bu nesneleri aramaya ilk olarak montun cebinden başlarlar, ardından masa üstlerine bakarlar. Anahtarı bulamadıklarında tekrardan mont ceplerini karıştırma ihtiyacı duyarlar. Anahtar bulunmadığında tekrardan montun cebine bakmak kişiye ne kazandırabilir? İşe yaramayan şeylerde ısrar etmenin bir anlamı yoktur. Çözüm odaklı terapistler bu yüzden çalışmayan durumları tekrar denemekten kaçınırlar.

Evimdekipsikolog-terapi

Çözüm odaklı terapistler problemleri konuşmak yerine çözümleri konuşmanın süreci daha da kolaylaştırdığını, her problemin çözümünü sağlayacak istisnaların ,yani problemin ortaya çıkmadığı anların olduğunu ,küçük değişikliklerin büyüyerek büyük değişimlere yardım ettiğini, bütün danışanların kendi problemlerini çözebilecek yeterliliğe sahip olduğunu, yani yaşamlarının uzmanı olduğunu, amaçların ise danışanların yapmak istediği olumlu durumlara odaklanması gerektiğini savunmaktadır. 

Tüm bu varsayımlar ve temel felsefeler göz önünde bulundurulduğunda ,çağdaş danışma kuramlarının arasında oldukça fazla kullanılan çözüm odaklı terapi yöntemi iç görü yerine eylemlere odaklanarak danışanların amaçlarına ulaşmalarına yardım etmektedir. (Sklare, 2015)

Ergin Duran
Psikolojik Danışman