önünde birkaç tane kitap olan ve havaya bakıp umutsuzca düşünen kadın

Peki, Nedir bu Anksiyete?

Son dönemlerde çevrenizden, “Bende anksiyete bozukluğu var!” cümlesini sıkça duymuş olabilirsiniz. Halihazırda ülkemizde oldukça yaygın olan; fakat pandemi dönemi ile arttığı zannedilen bir rahatsızlıktır, “Anksiyete Bozukluğu”. Pandemi öncesi yapılan araştırmalarda; Türkiye’nin yüzde 5 ile yüzde 6 ranj aralığında görülen bir bozukluk olduğu saptanmıştır. Ama bu yalnızca psikolog ve psikiyatrist desteği alan kişilerden keşfedilen kısmı; ülkemizdeki profesyonel destek alan kişi sayısına bakarsak, gerçek oranın çok daha fazla olabileceğini görebiliriz.

Peki, anksiyete ne demek hemen onunla başlayalım. Anksiyete kelimesi, İngilizce’de yer alan “Anxiety”den geliyor. Türkçe karşılığı ise, “Kaygı”. Aslında; korku, stres, endişeye dair olan her şeye anksiyete(kaygı) diyebiliriz. Örneğin; bir kaza atlatıldığında, sınav öncesinde veya topluluk önünde bir konuşma yaparken, sahnede performans sergilerken, ilk okula veya işe başlandığı zamanlarda vücutta oluşan huzursuzluk hissi, korku ve endişe anksiyetenin belirtileridir.

Eğer kaygı hayatınızı sürekli ve belirgin bir biçimde etkiliyorsa, aksatıyorsa veya bazı fonksiyonlarınızı kaybetmenize sebep oluyorsa; bu durum bir rahatsızlık haline gelmiş demektir ve buna Anksiyete Bozukluğu denilmektedir. Yeni bir durumla karşılaşıp bununla yüzleşme ve baş etme aşamasında, konu hakkında anlık endişelenmeleriniz olabilir. Fakat bu endişe ve korku sürekli olarak tekrarlıyor ve bütün normal düzeninizi etkiliyorsa işte orda durumumuzu sorgulamamızda fayda vardır. “Asla Yapamam!”, “Eyvah yine düşük not alacağım”, “Bu zamana kadar neyi doğru yaptım ki zaten” “Bu benim şanssızlığım gibi negatif cümleler öz-motivasyonumuz ile çatışırken bilinçaltımızda dolanır durur.

Anksiyete, ufak korkular eşliğinde başlayarak zamanla kognitif yaptırımlarla beynimizin bu durumu yönetemediği bir sürece evrilmesine; böylelikle iş ve sosyal hayatımızın tamamen değişime uğradığı patolojik bir bozukluğa sebep olur.

Çevresel faktörler de duygu durumunuzu ve düşüncelerinizi çok etkileyebilir ama unutmayalım ki; bu hayat, her bireyin kendisine ait ve birey kendi doğruları ışığında yaşamını güzelleştirebilir.

Anksiyete bozukluğu birçok alt başlığa sahiptir. Söz konusu bozuklukları detaylı bilip ona göre bir aksiyon almamız gerektiğini düşünmekteyim.

  • Agorafobi.
  • Yaygın Anksiyete Bozukluğu(YAB)
  • Panik Bozukluk
  • Travma Sonrası Stres Bozukluğu(TSSB)
  • Seçici Mutizm(Konuşmama)
  • Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu
  • Bazı fobiler

Agorafobi: Kapalı alan korkusudur.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Aslında ülkemizde en çok rastlanılan, genel olarak; korku ve endişenin günlük yaşamı etkileyen bozukluğa verilen isimdir.

Panik Bozukluk: Stres yönetiminde fiziksel ataklarla verilen tepkilerdir. Panik atak diye de adlandırılabilir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Olağanüstü bir durum sonrası hayata adapte olamama ve stres yönetimini sağlayamayıp günlük yaşamda sık sık rastlanan patolojik sorunlardır.

Seçici Mutizm: Genel olarak zorbalık gören çocuklarda rastlanır ve oluşan durum sonucu konuşamama bozukluğudur.

Ayrılma Anksiyetesi: Anne ve bebeğin 18 aydan sonra bağımlı kalma, annenin bebeğini; bebeğin de annesini bırakamama ve ayrıldıkları dakika itibari ile oluşturdukları stres bozukluğudur.

Fobiler: Çeşitli objelere, canlılara, varlıklara yüklenilen korku sonucu oluşan bozukluktur. Genelde hayvanlara(böcek,köpek,kedi gibi) karşı daha sık rastlanır.

Evet, tüm bunları dile getirdim. Peki bunları bilmemize karşılık anksiyete bozukluğu ile nasıl baş etmeliyiz, nasıl bu durumu yönetmeliyiz? Bu durumu yönetememek demek sağlıksız bir beyin, sağlıksız bir hayat ve sonrasında başarı skalasında düşüş yaşayıp mutsuz olan bir birey demektir.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki eğer şüphelendiğiniz bulgular varsa mutlaka profesyonel bir destek alıp öncelikle bunun temel nedenine ulaşmalı ve sonra aksiyon almalısınız.

İşte baş etme yöntemlerinin bazıları:

  • Olmazsa olmazınızın öncelikle kendinize karşı olan güven ve inancınızın olduğunu bilin.
  • Yaşadığınız durumla alakalı en kötü ihtimal nedir? Hayal edin!
  • İleriye dönük bu kaygının önemini düşünün.
  • Kendinizi oyalayacak uğraşlar bulun ve beyninizi farklı faaliyetlerle doldurun.
  • Hobiler edinin.
  • Çeşitli spor türleri ile stresinizi atabilirsiniz.
  • Sanatsal faaliyetlere dahil olun.
  • Kesin bir şekilde durumu yönetebileceğinize karar verin.
  • Kendinize güvenin.
  • Ümitsiz olmayın ve geçmişte baş ettiğiniz herhangi bir kaygı durumunu düşünün.
  • Kaygınızı mutlaka güvendiğiniz birisi ile paylaşın.
  • Negatif ve kendinizi küçümseyecek cümleler yerine pozitif yapıcı cümleler kurun.
  • Çocuklar için tavsiye: Oyun atölyelerine katılabilirler.

Son olarak şunu söylemek isterim. Stresle de kaygıyla da; istediğiniz sürece çevresel faktörlere karşı da kendinizi koruyabilir ve yaşadığınız abnormal durumu yönetebilirsiniz. Yeter ki, KENDİNİZE GÜVENİN VE İNANIN!

Stressiz bir dünya için mutlu ve pozitif kalın…

Büşra KAYA
Psikolog