Deprem kelimesi; ölümü, enkaz altında kalmayı, sevdiklerimizi kaybetme ihtimalini, acıyı, hüznü ve travmayı çağrıştırır. Olumlu bir duygu durumu oluşturmaz. Genellikle kötü olan ve olumsuz olan ile ilgilidir. İnsan, olumsuz olandan her zaman çekinir, korkar ve kaygılanır. Yani depremden korkmak için depremi yaşamak, enkaz altında kalmak ya da bir sevdiğini kaybetmek şart değildir. Deprem her zaman için diğer bütün doğal felaketler gibi korkutucudur.

Diğer bütün korkularda ve kaygılarda olduğu gibi, deprem korkusuyla da baş edebilmek için onu reddetmemek gerekir. Depremi yaşadıktan sonra uyumakta zorlanabilirsiniz. Bu örnek üzerinden ilerleyecek olursak, başınızı yastığa koyduğunuzda her an deprem olabilme ihtimali üzerine aşırı kafa yorabilirsiniz. Ya da başka bir yerden gelen çıtırdama sizde deprem olacakmış korkusu yaratabilir. Bu anlarda zihniniz kötü bir şeyler olabilme ihtimalinden emindir. Yani deprem olmama ihtimalini düşünemezsiniz. Çünkü kaygı ve korku söz konusudur. Fakat derin bir nefes alarak o an deprem olmama ihtimalini de göz önünde bulundurmanız sizi rahatlatacaktır. Korkular değildir bizi rahatsız eden, korkulardan korkmak ve kaygılanmaktır. Bir kere bunu yaşadıktan sonra ertesi gün yine deprem korkusu yaşayacağınızdan korkarsınız ve bu süreç böyle devam ettikçe aslında siz korkmaktan korkar halde bulursunuz kendinizi.

Deprem korkusu da diğer tüm korkular gibi kabullenebilme ile azalır. Korkularınızın altında güçlü sebepler vardır. Bu sebeplerin olma ihtimalini kabullendiğiniz kadar; olmama ihtimalini de kabullenebilmelisiniz.

Deprem sonrasında insanı en çok rahatsız eden korkular ve kaygılar gibi görünse de aslında “olumsuz düşünceler” bu rahatsızlığı oluşturmakta ciddi derecede öneme sahiptir. “Yine deprem olacak ve ben evden çıkamayacağım.”, “Ben kurtulsam bile sevdiklerim kurtulamazsa ben hayatıma nasıl devam edeceğim?”, “Enkaz altında kalırsam kim bilir kaç saat sonra beni kurtarabilirler? Orada öyle aç susuz nasıl kalırım?” gibi düşünceler aklınıza geldiği zaman bu düşüncelerden kaçmak, onları reddetmek yerine onlarla yüzleşebilmek gerekir. Onları yeniden anlamlandırmak sizi zihnen ve bedenen rahatlatacaktır.

Olumsuz düşünceleri reddetmeden, onları düşünmeye devam ederek, onları bir ihtimal dahilinde kabul ederek; “Deprem olduğunda ev yıkılmayabilir.”, “Deprem olsa da sevdiklerime ve bana zarar gelmeyebilir.”, “Bu duyduğum sesler depremden kaynaklı olmayabilir.”, “Deprem olacak diye uyuyamıyorum ama önlemimi almadığım müddetçe uyumamla uyumamam arasında bir fark olmaz.” gibi cümleler de kurabilmek gerekir. Bu sizin sadece olumsuza değil olumlu olana da odaklanabilmenizin yolunu açar. Fakat olumlu olanı da düşünmek yerine sadece olumsuz düşünceleri reddetmeye çalışırsanız; o olumsuz düşünceler siz onları kabul etmeyip reddettikçe sizi daha fazla rahatsız edecektir.

Önlem almak korkuyu her zaman hafifletir. Bu sebeple; riskli bir binada oturmak, deprem çantası hazırlamamak, deprem olduğunda nasıl bir davranış sergileneceğini düşünmemek, evdeki eşyaları sabitlememek ve benzeri durumlar söz konusu olursa korku ve kaygı seviyeniz artacaktır.

Bizler doğal felaketlerden önce dünyayı güvenli bir yer olarak görme eğilimindeyizdir. Fakat her doğal felaketten sonra dünyanın aslında güvenli bir yer olmadığıyla tekrar tanışırız ve bunu anlarız. Zaman geçtikçe dünya bize tekrar güvenli bir yer gibi gelir. Aslında, dünyayı “güvenli olduğu kadar tehlikeli de bir yer” olarak tanımlarsak zihnimizde tehlikelere karşı daha fazla önlem alabiliriz. Japonya deprem ülkesidir. Fakat aldıkları tedbirlerle en şiddetli depremlerde bile can kaybı yaşamazlar. Önemli olan deprem yaşamadan önce zihinsel ve fiziksel tedbirlerimizi alabilmektir. Bunu başarabilirsek, depremden her anlamda olabildiğince az zarar görürüz.

İsmail Aykut Öztürk
Psikolog