Anksiyete Nedir? Anksiyete Belirtileri Nelerdir?

Hepimiz günlük yaşamımızda pek çok şeyden korkar, kaygılanırız. Bu iki kavram günlük hayatta birbirleriyle eş anlamlı olarak kullanılsa ve birbiriyle ilişkilendirilse de aslında farklıdırlar. Korku, nesnesi ve kaynağı daha belirgin, şu anda var olan tehdit/tehlikelere yönelik görülen, şiddetli hissedilen; fakat daha kısa süreli devam eden bir duygudur. Kaygı ise geleceğe dönük, içinde belirsizlik barındıran, daha yaygın, daha az şiddetli ama daha uzun süreli hissedilen bir duygu olarak görülür.

Anksiyete, daha bilinen ismiyle kaygı, literatürde rahatsızlık veren korku, endişe ve tedirginlik hali olarak tanımlanmaktadır. Hepimiz önemli bir sınava girerken, bir sunum yapacağımızda ya da yeni bir işe başlarken kaygılanabiliriz. Kaygı, herkes tarafından belli zamanlarda yaşanabilecek normal bir tepkidir. Bu nedenle kişinin zaman zaman kaygı yaşaması, belli durumlarda kaygının ortaya çıkması son derece doğaldır. Fakat şiddeti arttığında gündelik işlerimizi sürdürmemizi etkileyebilir, iş hayatımızda performansımızı düşürebilir, aile ve sosyal yaşantımızı ketleyebilir ve işlevselliğimizde olumsuzluklara sebep olabilir. 

Kaygı, tehdit olduğundan fazla tahmin edildiğinde, tehdide yönelik verilen tepki aşırı ve uygunsuz olmaya başladığında patolojik olmaya başlar. Eğer kaygı tepkileri sıklıkla ortaya çıkıyor ve hayatınızı sekteye uğratıyor, pek çok alanı etkiliyorsa bir rahatsızlık haline gelmiş olabilir.

Eğer;

  • Kaygı, yaşadığınız durumla orantısız şekilde yoğun ve şiddetliyse,
  • Kaygı tepkileri çok sık görülüyorsa,
  • Kaygı yaşamamak ya da kaygıyı azaltmak için kaygılandıran durum ya da mekanlardan kaçınma davranışı gelişmeye başladıysa,
  • Yaşadığınız kaygı iş, aile ve sosyal yaşantınızı etkiler hale gelmişse ve işlevselliğinizi olumsuz etkiliyorsa,

kaygı bozukluğu geçiriyor olabilirsiniz.

Anksiyete (Kaygı Bozukluğu) Türleri Nelerdir?

Anksiyete (Kaygı Bozukluğu) Türleri Nelerdir?

Kaygı/anksiyete pek çok farklı psikopatoloji için bir semptom olarak görülebilir. Yaşanılan kaygının türüne, ortaya çıktığı örüntülere, şiddeti ve süresine göre farklılaşan pek çok anksiyete bozukluğu vardır. DSM-5 tanı kitabına göre anksiyete bozuklukları kategorisinde;

  • Panik bozukluğu
  • Sosyal anksiyete bozukluğu
  • Agorafobi
  • Yaygın anksiyete bozukluğu
  • Özgül fobiler 

yer almakdatır. Şimdi her birini teker teker inceleyelim.

1-Panik Bozukluk

Panik atak birdenbire başlayan, çok kısa sürede şiddetlenen, başı ve sonu belli yoğun korku nöbeti olarak tanımlanabilir. Panik atak yaşarken belirtiler genellikle 10 dakika içerisinde yoğunlaşır ve sonrasında yavaş yavaş azalır.

Panik atak sırasında kişilerde pek çok semptom açığa çıkabilir. Kişi çarpıntı ve kalp atışında yoğun bir hızlanma deneyimleyebilir, nefes darlığı ve soluğu kesiliyormuş gibi hissedebilir. Buna terleme ve titremeler, baş dönmesi, bulantı ya da karın ağrısı eşlik edebilir. Yaşanılan bu fiziksel semptomlara delirecekmiş gibi hissetme, kontrolünü kaybediyor olduğu düşünceleri eklenebilir. Kişi üşüme, ürperme hissedebilir ya da ateş basması yaşayabilir. Buna ek olarak, kişi gerçeklikten kopuyor gibi hissedebilir, ölmekten korkabilir.

Yaşanan panik ataklar beklemedik zamanlarda ortaya çıkıyor ve yineliyorsa, kişi panik atak geçirmekten korkar ve nöbetlerin sonucundan endişelenir hale geldiyse, atakların sonucu olarak davranış değişikliği gözleniyor ve kaçınma davranışları sergileniyorsa panik bozukluk olarak adlandırılır.

Birey ilk panik atağı sırasında kaygının bedensel duyumlarına fazlasıyla odaklanabilir ve paniğe yol açacak durumlardan kaçınma ihtiyacı açığa çıkabilir.

2-Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi)

Günlük hayat düzeni bireylerin sıklıkla iletişim ve etkileşim içinde olmalarını ve çeşitli etkinlikleri hayata geçirmelerini gerektirebilmektedir. Bazı bireyler bu süreçleri işlevsel düzeyde bir kaygı ile tamamlamaktadırlar. Bazı bireyler ise günlük hayattaki aktiviteleri ve kişilerarası etkileşimleri işlevsel olmayan ve hayatlarını sıkıntıya sürükleyecek bir kaygıyla devam ettirmektedirler. İşlevselliği sekteye uğratarak deneyimlenen bu kaygı günlük hayatın pek çok rutininde kendini göstermekte olup klinik alanda sosyal anksiyete bozukluğu olarak adlandırılmaktadır. Çok yaygın bir psikolojik bozukluk olarak ortaya çıkan sosyal anksiyete bozukluğu, bu bozukluğa sahip bireylerin hayatında yeni insanlarla tanışmak, sosyal ortamlara girmek gibi sosyal etkileşim içeren veya iş yerinde toplantıya girmek ya da okulda sunum yapmak gibi performans içeren alanlarda sıkıntı yaşamalarına ve hayatlarının pek çok alanında çeşitli aksaklıklara sebep olmaktadır. Hepimiz zaman zaman bir sunum yaparken, önemli bir toplantıya girerken, yeni insanlarla tanışırken heyecanlanabilir ve kaygılanabiliriz. Sosyal anksiyete bozukluğunun en belirleyici unsuru içinde bulunulan duruma yönelik değerlendirilme korkuları ve bu kaygıdan dolayı durumdan kaçınmak olarak gösterilebilir.

Tanıyı alabilmek için gerekli kriterler incelendiğinde DSM 5’e göre (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2014) sosyal anksiyete bozukluğu tanı kriterleri şu şekildedir:

  • “Kişinin, başkalarınca değerlendirilebilecek olduğu bir ya da birden çok toplumsal durumda belirgin bir korku ya da kaygı yaşaması.
  • Kişi, olumsuz olarak değerlendirilecek bir biçimde davranmaktan ya da kaygı duyduğuna ilişkin belirtiler göstermekten korkar.
  • Söz konusu toplumsal olaylar, neredeyse her zaman korku ya da kaygı doğurur.
  • Söz konusu toplumsal durumlardan kaçınılır ya da yoğun bir korku/kaygı ile bunlara katlanılır.
  • Duyulan korku ya da kaygı, söz konusu toplumsal ortamdan çekinilecek duruma göre ve toplumsal-kültürel bağlamda orantısızdır.
  • Korku, kaygı ya da kaçınma sürekli bir durumdur. Altı ay ya da daha uzun sürer.
  • Korku, kaygı ya da kaçınma klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur.

3-Agorafobi

Agorafobi bireylerin hemen çıkamayacağı ya da yardım alamayacağı yerlerde bulunmaktan korku duyması olarak tanımlanmaktadır. Agorafobi sıklıkla; uçak, metro, otobüs, tren, araba gibi toplu taşıma araçları ile seyahat etmekten, köprü ve tünelden geçmekten, tek başına seyahat etmekten veya evde tek başına kalmaktan korku olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte yoğun kalabalık içinde bulunmak, kuyrukta beklemek gibi deneyimler de agorafobiyi tetikleyebilmektedir. 

Agorafobisi olan bireyler bu durumlardan kaçınabilir, yoğun sıkıntı duyarak katlanabilir ya da yanında birinin eşlik etmesine (güvenlik kişisi) ihtiyaç duyabilir. Birey yaşadığı kaygıları kontrol altına almakta güçlük çeker ve kaygı unsuru neredeyse her zaman yoğun kaygıya sebep olur. Yaşanılan kaygı çok ilerlediğinde birey evden çıkamaz hale gelebilir.

Agorafobi tek başına görülebileceği gibi zaman zaman panik bozukluğa eşlik eder şekilde de ortaya çıkabilir.

4-Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Yaygın anksiyete bozukluğu bireyin bilinen bir sebep yokken sürekli ve aşırı kaygılı olma hali olarak tanımlanmaktadır. Yaygın anksiyete bozukluğunda yoğun kaygı ve huzursuzluk, halsizlik gibi fiziksel belirtilere eşlik eden; odaklanma sorunları, kas gerginliği, uyku ve iştahta değişimler görülmektedir. Yaygın anksiyete bozukluğu diğer anksiyete bozukluklarından, bireyin yaşadığı anksiyetenin birden fazla olayla ve alanla ilgili olması ile ayrılır. Diğer anksiyete bozukluklarında kaygı unsuru belirli bir uyaran ya da konu ile sınırlı olarak görülmektedir. Panik bozuklukta panik atak geçirmeye yönelik kaygı, sosyal anksiyete bozukluğunda performans ve toplum içinde etkileşime yönelik kaygı bunlara örnek olarak gösterilebilir. 

Yaygın anksiyete bozukluğu tanısı almak için gerekli kriterler DSM-5 tanı kitabında şu şekilde tanımlanmadır:

  • En az 6 aylık bir sürenin büyük çoğunluğunda birtakım olaylar ya da etkinliklerle/alanlarla ilgili olarak aşırı bir kaygı yaşamak.
  • Bireyin yaşadığı kaygıları denetim altına almakta güçlük çekiyor olması.
  • Bireyin yaşadığı kaygılara aşağıdaki belirtilerin bazılarının (ya da hepsinin) eşlik ediyor olması;
    • Huzursuzluk, sürekli diken üstünde hissetme, gerginlik hissi
    • Kolay yorulma
    • Odaklanmakta zorluk yaşama
    • Kolay kızma
    • Uyku bozukluğu (uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük)
    • Kas gerginliği
    • Bireyin yaşadığı kaygıların klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya, sosyal, aile, iş alanlarında işlevsellikte düşüşe sebep olması.

5-Özgül Fobi

Özgül fobi, bireyin belirli bir nesne ya da durumla ilgili olarak belirgin bir korku ya da kaygı yaşaması olarak tanımlanmaktadır. Bireyler belirli hayvanlardan, mekanlardan (asansör, yükseklik vb.), durumlardan (kan görmek, iğne yapılması vb.) yoğun şekilde korkabilir ya da kaygılanabilirler. Özgül fobinin ayırıcı özellikleri şu şekilde tanımlanmaktadır:

  • Bireyin uyaranla karşılaşma öncesi ya da sırasında yoğun kaygı veya korkuya sahip olması.
  • Bireyin kaygı yaratan uyarandan etkin bir şekilde kaçınması ya da yoğun bir kaygı/sıkıntıyla duruma katlanması.
  • Duyulan kaygının özgül durumun yarattığı tehlikeye göre abartılı ve orantısız olması.
  • Yaşanılan korku ya da kaygının ve kaçınmaların sürekli olarak devam ediyor olması. 

Özgül fobi de diğer anksiyete bozukluklarında görüldüğü gibi işlevsellikte sıkıntılar yaşanmasına ve çeşitli alanlarda (iş, sosyal, aile vb.) bozulmalara sebep olabilir.

Anksiyete Neden Olur? 

Anksiyete Neden Olur?

Anksiyete bozuklukları psikolojik rahatsızlıklar içerisinde en çok görülenlerden biridir. Anksiyete bozukluklarının gelişiminde biyolojik, bilişsel ve sosyal pek çok etken rol oynamaktadır. Genetik unsurların ve doğuştan gelen faktörlerin ele alındığı biyolojik perspektifte, bireylerde anksiyete bozukluğunun ortaya çıkışında kalıtsal faktörlerin de açıklayıcı bir rolü olduğu savunulmaktadır. Buna ek olarak bireylerin yetiştirilme tarzlarının, mizaçlarının, özellikle erken dönemde maruz kaldığı ev içi uyaranların bireylerin anksiyete bozukluğu geliştirmesinde bir faktör olabileceği tartışılmaktadır. Bireylerin nasıl bir çevre içinde yetiştirildikleri, ebeveynlerinin mizaçları ve ebeveynlik stilleri, geçmiş olumsuz deneyimleri bireylerin anksiyete bozukluğu geliştirmesinde bir etken olarak görülebilmektedir.

Yapılan araştırmalarda bireylerin olumsuz düşünce stillerinin anksiyete bozukluklarının gelişiminde önemli rol oynadığı vurgulanmaktadır. Bireyler zaman zaman kaygıyı doğuracak ya da arttırabilecek şekilde düşünebilirler. Buna örnek olarak, panik atak sırasında kalp çarpıntısını “kalp krizi geçiriyorum” olarak yorumlamak, sosyal anksiyete bozukluğunda bir sunum yaparken “sunumda kelimeleri karıştırırsam rezil olacağım, insanlar başarısız olduğumu düşünecek, aşağılanacağım” düşünceleri verilebilir.

Anksiyete Tedavisi Nasıl Yapılır?

Anksiyete Tedavisi Nasıl Yapılır?

Anksiyete bozuklukları tedavisinde psikoterapi ve ilaç desteğinin olumlu sonuçlandığı görülmektedir.

Anksiyete bozukluklarında başarılı olduğu araştırmalarca vurgulanan yöntemlerin başında bilişsel davranışçı terapi gelmektedir. Bilişsel davranışçı terapi; olumsuz ve çarpıtılmış düşünceyi değiştirmeyi, anksiyete hissetmeye neden olan durumlar ile başa çıkma becerilerinin geliştirilmesini, dolayısıyla anksiyeteyi azaltmayı hedeflemektedir. Bilişsel davranışçı terapi ile anksiyeteyi doğuran düşünce özelliklerini ve tarzlarını irdeleyebilir, terapist eşliğinde onları değiştirmeye yönelik teknikler öğrenebilirsiniz. Psikoterapi süreci içerisinde kaygıları doğuran etmenleri incelemekle birlikte, onlarla aşamalı ve kontrollü şekilde yüzleşerek kaygıları azaltmaya yönelik çalışabilirsiniz. 

Bununla birlikte ilaç desteğinin de anksiyete bozukluklarında olumlu sonuçlar verdiği görülmektedir. Anksiyete bozukluklarında vücutta dengesi bozulan belli nörotransmiterlerin doğru ve dengeli çalışması için belli ilaç grupları (sakinleştirici, yatıştırıcı, kaygı azaltıcı etkiye sahip olan serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI), benzodiazepinler, antidepresanlar) kullanılmaktadır. 

Zaman zaman ilaç tedavileri bırakıldığında semptomların geri döndüğü (nüksettiği) görülebilmektedir. Psikoterapi sürecinde anksiyetenin altında yatan ve sürdürmeye etkili olan faktörler üzerine çalışıldığı için terapi süreçlerinin anksiyete bozukluklarında çok daha uzun süreli etkiler ortaya çıkardığı görüşmüştür.

Anksiyete belirtileri yaşıyor ve başa çıkmakta zorlanıyorsanız bir psikolog ile görüşerek yaşadığınız kaygıyla başa çıkabilmeye yönelik adım atabilirsiniz.

Bu yazıdaki bilgiler bilgi vermek amaçlı yazılmıştır. Kişilerin doğru tedavi ve tanı süreçleri için psikiyatrist ve psikolog eşliğinde çalışmaları gerektiği unutulmamalıdır.

Çağıl Ünal
Klinik Psikolog

Kaynakça

Craske, M. G., Rauch, S. L., Ursano, R., Prenoveau, J., Pine, D. S., & Zinbarg, R. E. (2011). What is an anxiety disorder?. Focus9(3), 369-388.

Dilbaz, N. (1997). Sosyal fobi. Psikiyatri Dünyası, Vol. 1, 18-24.

Leahy, R. L., Holland, S. J., Aslan, S., Türkçapar, H., & Köroğlu, E. (2009). Depresyon ve                                  anksiyete bozukluklarında tedavi planları ve girişimleri. HYB.

Özdel, K. (2021).Sosyal fobiden hayata yolculuk (2. Baskı). İstanbul: Epsilon yayınevi.

Türkçapar, M. H. (2021). Kaygı (Anksiyete Bozukluğu) Nedir?. [Broşür]

Türkçapar, M. H. (2021). Sosyal Fobi. [Broşür]

Türkçapar, M. H. (2021). Yaygın Anksiyete Bozukluğu. [Broşür]

Ünal, Ç. (2019). Çevrimiçi sosyal destek, gelişmeleri kaçırma korkusu ve sosyal anksiyete                         bozukluğu belirti düzeyi arasındaki ilişkinin açıklanmasında sosyal medya bağımlılığı ve sosyal medya yorgunluğunun aracı rolü (Master’s thesis, Sosyal Bilimler Enstitüsü).